Gerçekleşmesi 10-20 yıl içinde beklenen 4.Endüstri Devrimi ile üretim miktarı üssel olarak artacak, ürün fiyatları ucuzlayacak. Peki, bu durumda insanlar çok daha mutlu mu olacak? Geçmişten gelen veriler ışığında yazarımız gelecekte yaşanma olasılığı yüksek öngörüleri paylaşıyor. Bu konuyu hem teknolojik gelişim hemde felsefi açıdan değerlendirmeyi deniyor.
Albert Schweitzer 1952’de Nobel barış ödülünü alırken şöyle demişti: “insan insanüstüne yükselmiştir… Ama insanüstü güce erişmenin gerektirdiği insanüstü akılcılığı gösterememektedir.” Yani “üstün insan, gücünün teknolojik gelişmelerle artması üzerine, gerçekte zavallı ve acınacak insan haline gelmiştir.”
Tarih boyunca özetle dört büyük endüstriyel devrim yaşanmıştır.
· İlk sanayi devrimi, su ve buhar gücünün daha verimli kullanılmasını sağlayan mekanik tezgahların ve makinelerin bulunması ile ortaya çıktı.
· İkinci sanayi devrimi, Henry Ford'un üretim bandı tasarımı ve elektriğin seri üretimde kullanılmaya başlanması, üretim hattının geliştirilmesi ile başladı. İş bölümüne dayalı elektrik enerjili kitlesel üretimin devreye girişi ile üretim miktarını katladı.
· Üçüncü sanayi devrimi ise 1970'lerde üretimde mekanik ve elektronik teknolojilerin yerini dijital teknolojiye bırakmasına sebep olan programlanabilir makinelerin kullanılmaya başlanmasıyla oldu. Elektroniklerin kullanımı, BT teknolojilerinin gelişmesi ile üretim daha fazla otomatikleşti. Günümüz bu Endüstri devrimi içindedir.
· Endüstri 4.0 ; 4. Endüstriyel Devrimi başlatacağı düşünülen endüstriyel bir strateji plânıdır. Siber-fiziksel sistemlere dayalı üretimin devreye girişini ifade etmektedir.
Endüstri 4.0, temel olarak bilişim teknolojileri ile endüstriyi bir araya getirmeyi hedefliyor. Temel hedefler, daha az yer kaplayan, daha hızlı ve efektif çalışan, daha az ısı ve enerji harcayan, daha güvenli donanımlar ve bu donanımları çalıştıracak işletim sistemleri yaratmak. Artık fabrikalarda çalıştırılacak bu makineler cihaz tabanlı internet ile Dünya’daki diğer makineler ile iletişim içinde olacak. “Siber fiziksel sistemler” diyebileceğimiz bu makineler ile artık insanlardan nerdeyse tamamen bağımsız, kendi kendini koordine edebilen ileri teknoloji ürünü bağımsız “akıllı fabrikalar” olarak faaliyet gösterecekler.
4.Endüstri Devrimi şüphesiz pek çok yeni sektörün ortaya çıkmasına ve geride kalan bir çoğunun da yok olmasına sebep olacaktır. Bu devrime ayak uyduramayan her şey bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Örnek verecek olursak ilk başlarda kol emeği ile çalışan insanlar işlerini kaybetmeye başladı, sonra teknisyenler şimdi de mühendisler işlerini kaybetmeyle karşı karşıya kalmış durumda.
Gerçekleşmesi 10-20 yıl içinde beklenen 4.Endüstri Devrimi ile üretim miktarı üssel olarak artacak, ürün fiyatları ucuzlayacak. Peki, bu durumda insanlar çok daha mutlu mu olacak? Üretilen bunca ürünü insanların alabilmesi için, çoğunluğun bir işi yani geliri olmalı. Oysa Görünen gerçek şu ki, yeni endüstri devrimi Dünya’mızda işsizliği anormal derecede arttıracak.
Zaten şimdiden bunun etkileri görülmeye başlandı. Yaşanan savaşlar, ortaya çıkan milyonlarca mültecinin ülkeler arası hareketlenmesi, bu felaketlerin ayak sesleri olarak değerlendirilebilir.
Çözüm hakkında bazı düşünürlerin ortak görüşü şu: İnsanlara yaşamaları ve normal hayata devam etmeleri için devlet tarafından garantilenmiş minimum bir ücret verilmeli. Yani çalışsanız da çalışmasanız da hayatınızı idame ettirebileceğiniz bir geliriniz olacak.
Bunu öneren düşünürler tahmin edeceğiniz gibi sosyalist değiller. Tam aksine, Richard Nixon, Friedrich Hayek, Milton Friedman gibi batı dünyasının önde gelen düşünür ve liderleri.
2000 yılına yaklaşırken, Osmanlı Bankası Yenicami Şubesi’nde çalışmaya başladım. Kadronun 56 kişi olduğunu öğrenince “vay be bayağı büyük bir şubeymiş” demiştim. Bana, “3 ay önce gelseydiniz, şubede 116 kişi çalışıyordu” dediler. Geçmişte 116 kişinin çalıştığı şubeleri düşünüyorum. Sonra, en son Şube Müdürü olarak çalıştığım Galata Ticari Şubesi geliyor aklıma; 12’si pazarlamacı olmak üzere toplam 18 personel.
Artık internet, elektronik ve bilgi teknolojileri çağı geride kalıyor, Endüstri Devrimi; Yapay zeka ve robot teknolojisindeki gelişmeler, üretimde insanın rolünü çok hızlı bir şekilde azaltıyor. Artık uçak biletimizi internetten alıyoruz, bankacılık işlemlerimizi evimizdeki notebook tan hatta AVM de gezerken mobil telefonumuzdan hallediyoruz. Teknoloji gelişiyor, hayatımız kolaylaşıyor, refahımız artıyor ve işsizlik gittikçe yaygınlaşıyor. 25-35 yaş aralığında yüzbinlerce üniversite mezunu gencimiz işsiz.
Plazalarda çalışıp, her ay maaşlarımız hesaplara yatarken, bunları hayal etmek çok zor biliyorum. Ama yaygınlaşan ve gelecekte bizi bekleyen önemli bir gerçeğimiz var artık; Kaymakamlığa yolunuz düşerse ve devletten sağlık yardımı alabilmek için gelir testi yaptırılan odaya şöyle bir uğrarsanız, her gün yüzlerce kişinin dramına şahit olabilirsiniz.
Bu insanların çoğu yakın bir geçmişte işsiz kalmış. Halen çocuklarını özel okulda okutmaya devam etmeye uğraşanlarda var, pes edenlerde. Ailelerinin desteği ile yaşıyorlar. Neyse ki pek çoğu kendi evlerinde oturuyor, geçmişteki gelirleri ile bir ev almışlar. Bazılarının eşi çalışıyor, bazılarının eşi de işsiz.
Bu insanlar yakın geçmişe kadar beyaz yakalı, iyi bir işi olan, çocuğunu özel okulda okutan, aldığı maaşı sanki hep gelmeye devam edecekmiş gibi, son kuruşuna kadar iyi bir hayat sürmek / stres atmak adına harcayan kişilerdi. Şimdi, acı gerçek ile karşı karşıyalar. Artık hesaplarına her ay sonu yüklü bir maaş yatmıyor ve muhtemelen bundan böyle de yatmayacak.
Bizler nispeten iş konusunda çok şanslıydık. Çocuklarımız bizim kadar şanslı olamayacak maalesef. Görünen o ki, çok iyi üniversitelerde bile okusalar, iyi bir iş bulma konusunda şansları gittikçe azalacak.
Konuyu bir de felsefi açıdan ele almak gerekir.
Endüstri çağı neden mutluluk getirmiyor ve insanlara vaat ettiği güzellikleri sunamıyor. Erich Fromm bu konuda iki önemli tespitte bulunuyor;
1. Yaşamın tek amacının mutluluk yada başka bir deyişle maksimum hazza ulaşmak olarak görülmesi.
2. Sistemin kendi varlığını koruyup, sürdürebilmesi için desteklemek zorunda olduğu bencillik, yalnızca kendi çıkarını düşünmek, açgözlülük ve sahip olma ihtirası gibi karakter özelliklerinin, uyumu ve barışı sağlayacağı inancı.
İnsanların mutsuzluk içinde yaşamasının en önemli sebeplerindendir.
İnsanlar hep daha fazla tüketmenin, daha fazla şeye sahip olmanın peşinde. Oysa daha fazla şeye sahip olduğunda da kendisinden fazla şeylere sahip olanları görüp, yine mutsuz olmakta. Çünkü bunun sonu yok.
Oysa, sahip olmak yerine olmak için çaba sarf edilse, belki insanlar çok daha mutlu olacaklar. Çünkü, yukardaki iki maddede insanlığa mutluluğu getiremedi.
Son söz: Her problem kendi çözümünü üretir.
Moralleri yüksek tutmak gerek. Belki de Dünya’da Sosyalizm ve Kapitalizm dışında yeni bir sistemi düşünmenin vakti gelmiştir, ne dersiniz?
Herkese mutlu yarınlar dilerim.
Bülent İlkehan
0 212 371 86 48
bilkehan@argusdanismanlik.com
www.argusdanismanlik.com