Beyaz yakalılarda, özellikle bankacılarda yıllar geçtikçe yapılan işten bıkkınlık had safhada artar. Çünkü her geçen yıl işte yaşanan stres azalmamakta aksine çoğalmaktadır. Bankacılık, yapılan iş aslında zor değildir. Kaprisli insanlarla uğraşmak, egoları devleşmiş yönetici ve müşterileri hoş tutmaktır zor olan. Bunların talepleri her geçen gün artmaktadır. Yani aslında işi zorlaştıranda yine insanlardır.
Çünkü rekabet boyutları her geçen gün artmaktadır ve kapitalist düzen hep daha fazlasını talep etmektedir. Dayanmak için çoğu zaman kişiliğini, değerlerini ve prensiplerini askıya alması gerekir insanın.
Bu ve buna benzer nedenlerle tanıdığım bankacıların büyük çoğunluğu B planı yapmak ve uygulamak için sürekli planlar yaparlar. Yalnız, bu planlar çoğunlukla o anki sıkıntıları gidermek için kurulan hayallerden ibarettir. Gerçekten B planının uygulanması gerektiği zaman kaçınılmaz olarak geldiğinde ise, hiçbir işe yaramadığı sıklıkla test edilmiştir.
Zorda kalmadıkça, yani bir şekilde bankacılık sektörünün dışına çıkmadan, bu planları gerçekleştirebilen Bankacı pek görmedim bugüne kadar. Yıllar geçtikçe işin stresi, hedef baskısı, müşteri kaprisi, mevcut rekabet ortamından dolayı katlanarak artmaktadır. Dayanma gücü yaşla birlikte azaldıkça hayal kurma ihtiyacı artmaya başlar. Bu dönemde B planı yapma ihtiyacı ortaya çıkar.
Memleketimizde liyakatin olmadığı, sadakatin ise çok bulunduğu herkesçe bilinmektedir. Yani, bundan 20 yıl önce, ileri seviye sayısal, sözel ve teknolojik beceriye sahip olmak Sizin iş güvencenizi sağlardı, ama artık sağlamıyor. Çünkü artık Ülkemizde beceri sahibi olmak maalesef ödüllendirilmiyor.
İşe alınırken artık kimse sizin yeteneklerinize, kuruma katabileceklerinize bakmıyor. Hangi gruba ait olduğunuz, kimin adamı olduğunuz çok daha önem arz ediyor. Yani, Siz Boğaziçi mezunusunuz, 15 yıl Türkiye’nin en iyi bankalarında şube müdürlüğü yapmışsınız, açık öğretim fakültesi mezunu birisi sizinle aynı maaşı alabiliyor, hatta işe alınırken o tercih edilebiliyor.
Sizin üstün özelliklerinizin size bir faydası yok. Bilakis, bu durum çevrenizde işe girdiğiniz gün bir tehdit unsuru olarak görüleceğiniz, insanların komplekslerini açığa çıkartacağınız için, Sizin aleyhinize bir süreci de tetikleyebiliyor. Maalesef Ülkemizin gerçekleri artık böyle.
Peki, bankacılar neden etkisiz B planları yaparlar? Bunun her kişi için farklı çok çeşitli sebepleri olsa dahi, kendi gözlemlerimden bazılarını özet olarak paylaşmak isterim;
· Bankacı, işe başladığı günden itibaren müthiş bir stres altında yaşamaya alışmıştır. Alışamayanlar zaten en baştan kaçmıştır. Kalan ve buna dayananlar ise artık “stres ve adrenalin bağımlısı” olmuşlardır. Yani isteseler de bu işi bırakamazlar.
· Yaşadıkları her büyük streste, problemde isyan etseler de, “bu iş yapılacak iş değil” diye belki bin defa söyleseler de, aslında bu işin bağımlısı olmuşlardır.
· Pek çok insan mesleği bırakıp kaçarken onlar birer kahraman gibi mücadeleye devam etmektedirler. Bu kendilerini iyi ve sağlam hissetmelerini sağlar.
· Tabii 15-20 yıl aynı işi yapan, her sektör hakkında bilgi sahibi olan ama aslında hiçbir şeyi tam bilmeyen insanların farklı bir sektörde başarılı olmaları son derece zordur.
Örneğin: Arkadaşlarımdan birisi 15 yıl büyük kurumsal bir bankada çalıştıktan sonra bir şekilde işten ayrıldı. İş arama sürecinde 3-4 ay her hafta görüştük. Bana her seferinde farklı bir konu araştırdığını söyledi. Fakat araştırdığı her projede hemen riskleri hesaplayıp, sonrada “bu işte risk çok fazla” deyip vazgeçti. En sonunda tanıdığı bir üst düzey yöneticinin yardımıyla bir faktoring şirketine girdi ve şimdi halen orda çalışmaya devam ediyor. Banka da çalışırken sürekli şikâyet ederken şimdi halinden hoşnut görünüyor. İşsizliği tattığı için bu belki de doğaldır.
Yaş ilerledikçe, önce mide alarm vermeye, sonra kalp teklemeye başlar. 50’li yaşların başlarında Şubede çalışırken vefat eden bankacılara da rastlanır, ama bankacıların çoğu emekli oluncaya kadar yaşar. Bunu şu örnek daha iyi açıklayacaktır: Eski çağlarda Japonya’da balıkçılar okyanusta yakaladıkları balıklar eve dönene kadar bozulmasın diye teknenin ortasına içi su dolu bir havuz yaparlarmış, fakat balıkların büyük kısmı eve dönene kadar ölürmüş. Bir gün havuza küçük bir köpek balığı koymuşlar ve şunu fark etmişler: balıkların çoğu dönene kadar yaşamış. Küçük köpekbalığı balıklarda korku ve stres yaratıyor, bu stres, balıkların hayatta kalmasını sağlıyormuş.
Allah tüm bankacılarımıza uzun ömür versin ama emekli olduktan sonra kendine uğraş bulamayan, mesleki kısır döngüyü yenemeyenlerin maalesef erkenden aramızdan ayrıldıklarını da zaman zaman duyuyoruz.
Sonuçta, kaçınılmaz olarak bir şekilde tüm bankacılar ve beyaz yakalılar bir gün sistem dışında kalacak. Naçizane tavsiyem, o gün gelmeden önce, o güne hazırlanmak şarttır. Bunu çok ciddiye almak gerekiyor, çünkü B planını hazırlamak o kadar hafife alınacak kadar kolay bir şey değil.
Her ay sonu maaşlar hesaba yatarken ve bu yıllardır bu şekilde devam ediyorken bunu yapabilmek, bu kısır döngüyü kırabilmek çok zordur. Fakat bir sonraki ay sonu hesabınıza maaşınızın yatmadığını hayal edelim, ne yapacaksınız? Çocuğun okul taksiti, ödememiz gereken konut kredi taksitleri, su, elektrik, doğalgaz faturaları, vs vs. Bunları kim ödeyecek?
Hayatta her şeye hazır olmak imkânsızdır. Hayat, çok büyük sürprizlerle dolu, kabul ediyorum. Ama en azından bilinen bir sona hazırlanmak ve B planını ciddiyetle hazırlamak, Sizleri yaşayacağınız şoktan koruyacaktır. Paniğe kapılıp acele ile bir şeyler yapmaya çalışmak yerine, hazırlığınızı yaptığınız bir plana yumuşak geçiş yapmak çok daha iyidir.
Herkese mutlu ve sağlıklı yarınlar dilerim.
Saygılarımla,
Bülent İlkehan
www.argusdanismanlik.com
www.nmts.com.tr