Yatırımcılara finans sağlanmasında çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hususlarının dikkate alındığı finansman türüdür. Eski ve geleneksel yöntem yatırımcıların yatırım kararlarını yalnızca finansal verilere dayalı olarak almaları iken, günümüzde şirketlerin ESG raporlamaları ve sürdürülebilirlik alanındaki çalışmaları da yatırımcılar için önemli bir kriter haline geldi. Bu yolla, çevreye verilen olumsuz etkilerin, sera gazı emisyonu salınımının, atıkların azaltılması, doğal kaynak kullanımında verimliliğin artırılması, çevre kirliliği ile mücadele vb. konularda güçlü bir yeşil finans anlayışının benimsenmesi ve ekonominin büyümesine destek olunması hedeflenmektedir.

Sürdürülebilir Finans

Bu anlayış ile finansal sistemin sürdürülebilirliği üzerinde etkili olabilecek risklere karşı farkındalık yaratılması, bu konuda tüm paydaşlar arasında şeffaflığın sağlanması, finansal ve kurumsal aktörlerin bu riskleri etkin ve sürdürülebilir yönetim stratejisi ile azaltmaları amaçlanmaktadır.

Birleşmiş Milletler tarafından benimsenen 2030 Gündemi ve 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefinin (SDGs) 1 Ocak 2016’da resmen yürürlüğe girmesiyle, bunların gerçekleştirilebilmesi için gerek yerel gerekse uluslararası alanda birçok özel girişim başlatılmıştır.

BM tarafından oluşturulan BM Sorumlu Yatırım İlkeleri girişimi ile BM Sürdürülebilir Borsalar Girişimi (SSE), sermaye piyasalarında sürdürülebilir finans anlayışının benimsenmesinde önemli rol oynamıştır. Dünya Bankası’nın özel sektör kolu IFC (International Finance Corporation), Avrupa Yatırım Bankası, Bankacılık Çevre Girişimi (Banking Environment Initiative), Ekvator Prensipleri, Sorumlu Yatırım Prensipleri gibi işbirliğine dayalı girişimler de küresel sürdürülebilirliğe katkı sağlamaktadır.

Düşük karbon, daha verimli kaynak kullanımı ve sürdürülebilir bir ekonomiye geçişi hedefleyen Avrupa Birliği, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen bir finansal sistem kurma çabalarını hızla sürdürmektedir. Sera gazı salımının %40 azaltılmasının da içinde bulunduğu 2030 hedeflerine ulaşmak için gerekli olan yıllık 180 milyar € değerindeki yatırım boşluğu, kamu sektörü ile finans sektörünün el ele vermesiyle doldurulabilecektir.

Ayrıca, yatırımların daha sürdürülebilir teknolojilere ve işletmelere yönlendirilmesi gerekmektedir. Sürdürülebilir Bankalar Ağı (SSE) tarafından yayınlanan Şubat 2018 tarihli Küresel İlerleme Raporunda, gelişmekte olan piyasalarda bankaların $50 trilyondan fazla varlığa sahip olduğu, bankacılık sektörünün sürdürülebilirlik hedeflerinin gerçekleştirilmesinde büyük rol üstlenebileceği ifade edilmiştir.

SSE’nin kuruluşundan bu yana sürdürülebilir finans alanında küresel çapta büyük ilerleme kaydedilmiştir. Dünya Borsalar Federasyonu (WFE) ve SSE tarafından yayınlanan ESG kılavuzları ve değerleme esasları, birçok ülke borsası tarafından benimsenmekte, ESG rehberleri hazırlanmakta, konferanslar ve eğitimler düzenlenmekte, platformlar ve endeksler oluşturulmaktadır.

Finansman kuruluşları kredilendirme politikalarına sürdürülebilirlik ölçütlerini de dahil etmekte, bu sayede sürdürülebilirlik olgusu geniş kesimlere yayılabilmektedir. Birçok banka, yüksek karbon ayak izi riskini telafi etmek veya azaltmak için gerekli önlemleri alan şirketleri, bu adımı atmayan şirketlere nazaran (her iki şirketin diğer tüm değerlerinin eşit olduğu varsayımında) daha yüksek biçimde değerlemektedir.

Örneğin, Türkiye’de halihazırda UN Global Compact imzacısı olan 7 banka (Akbank, Garanti Bankası, ING Bank, İş Bankası, Şekerbank, Yapı Kredi ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası), kredi süreçlerinde çevresel ve sosyal risklerin değerlendirilmesi ve ilgili politikalara entegre edilmesi yönünde Global Compact Türkiye liderliğinde hayata geçirilen Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi’ne imza attı. Bu bildirge, Türkiye’de finans sektöründeki mevcut uygulamaları daha ileri noktaya taşıyan ve tüm aktörleri sürdürülebilir gelecek için adım atmaya yönelten önemli bir adım olmuştur.

Birçok şirket yetkilisi ve finans kuruluşu, çok yakın bir gelecekte, şirketlerin rekabet gücünün, sürdürülebilirlik performanslarına göre belirleneceğinin farkındadır. Örneğin, ING Bankası, değişken oranlı kredi paketinde oranların, şirketlerin sürdürülebilirlik puanına göre belirlendiğini; sürdürülebilirlik alanında yapılan iyileştirmelerin, şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarının ve ESG puanlarının, finanse edilecek kredi miktarı ve faiz oranlarını büyük ölçüde etkilediğini ifade etmiştir.

Şirketlerce geliştirilen ve uygulanan kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin konu ve kapsamına göre değişen, “yeşil tahvil”, “yeşil kredi” vb. isimler altında farklı tip finansman paketlerinden şirketlerin yararlanmasının önünü açtıklarını belirten kuruluş, sürdürülebilirlik stratejisine sahip olan ve bu yönde somut adım atmış olan şirketlerin kredilendirilebilmelerinin de daha kolay olduğunu belirtmektedir.

Şirketlerin sürdürülebilirlik puanlarının takibi, yalnızca günümüz performanslarının değerlendirilmesi ile sınırlı kalmamakta; aynı zamanda yarının olanaklarının tespiti ile bu fırsatlardan daha hızlı ve kolay yararlanmanın da önünü açmaktadır.